20 Mayıs 2014 Salı
301 can ve Bakan Bey’in gömleği
Acısı nesiller boyu sürecek bir faciadan söz ediyoruz. 301 maden şehidimiz var.Bu, yüzlerce çocuğun babasız kalması, binlerce insanın günlerdir gözyaşı dökmesi, ocakların sönmesi, velhasıl bir bölgede canlı cansız her varlığın ölüm acısıyla kavrulması demek. Bir travma demek. Öfkeyi, eleştiriyi, isyanı anlamak gerek. Böyle bir ortamda, mağdurları bir nebze rahatlatmak ve başka faciaların önüne geçmek için müessif kazanın sebebini, madenin denetimini, tedbirsizlikleri, ihmalleri, taşeron sistemini, kapitalist üretim mantığını, suçluların cezalandırılmasını tartışmamız gerekmez mi? Fakat bir de ne görelim, hükümet medyası her sorumlu bakanın yapması gerekeni yapan Enerji Bakanı Taner Yıldız’dan bir kahraman çıkarma derdine düşüyor. “İki gün üst üste aynı gömleği giydi” diyor. “Üşüyen madenciye ceketini verdi”, “Uyumak nedir bilmiyor”, “Geceleri sandalyede yarımşar saat uykuyla idare ediyor” diye methiye diziyorlar. Bakan Yıldız, yapması gerekeni yaptı. Madenlerden sorumlu bakan olarak olay mahallinde gelişmeleri takip etti, basını bilgilendirdi, vatandaşları sakinleştirdi. Görevi neyi gerektiriyorsa öyle davrandı ve bunda başarılı oldu, amenna. Fakat ortada, yüzyılın en büyük kayıplı maden faciası var. Yakınlarını kaybetmiş insanların feryadı var. Sıra sıra cenazeler var. Bütün bunlar varken, söz birliği etmişçesine hükümet medyasının bakanı kahraman ilan etmesi, densizlikle kalmıyor, ahlaki bir zafiyeti de düşündürüyor. O zaman sorarlar; yakınlarını kaybeden madenciler acaba kaç gündür gömlek değiştirmiyor? Acaba kaç gündür boğazlarından bir şey geçmiyor? Acaba gözlerine uyku giriyor mu? Halkı acılar içinde feryat ederken, Bakan Bey’in iki gün üst üste aynı gömleği giymesi nasıl bir kahramanlık örneği sayılıyor? Bunları yazabilmek, nasıl bir vicdanın işidir? Halk ölebilir, aç ve açık kalabilir, nesiller boyu acı çekebilir fakat Bakan Bey, iki gün aynı gömleği giyerse bu bir mağduriyettir, öyle mi? Bu facianın sebebi, denetim yetersizliği, şirketin ihmali ve başka teknik sebepler kadar bu çeşit bir medyanın varlığıdır aynı zamanda. ‘Aman hükümetimize zarar gelmesin’, ‘aman bakanımız eleştirilmesin’, ‘aman Başbakan’ımız yıpranmasın’ anlayışı, Allah korusun, daha çok felaketlere kapı açar. Her şeyi örten, manipüle eden ve yalanı hayat tarzı haline getirmiş bu medya, hükümete yarar değil, en büyük zararı verir, ama anlayana! Dün Başbakan’ı dinledikten sonra geldiğimiz nokta şudur: 301 canın gittiği Soma faciasının da tek mağduru vardır, o da hükümet ve başbakandır. Her zaman, her halükârda mağdur; ama daima kazanan! seyirgunlugu@zaman.com.tr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder